Menü

Kişilik ile Sınıfta Oturulan Yer Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

14 Aralık 2016 - Makaleler
Kişilik ile Sınıfta Oturulan Yer  Arasındaki İlişkinin İncelenmesi

Giriş

 

Okullarda eğitim öğretim faaliyetlerinin en yoğun olarak yapıldığı yerler dersliklerdir.

Dersliklerin öğrenmeyi destekleyecek biçimde düzenlenmesi gerekir. Dersliklerin düzenlenmesinde sınıftaki öğrenci sayısı, duvar ve sınıf mobilyasının niteliği ve rengi, ısı, aydınlanma, havalandırma ve temizlik kadar, öğrencilerin dersliğe nasıl yerleştiği de öğrenme üzerinde dolaylı ama önemli etkilere sahiptir.

 

Sınıf yönetimine ilişkin birçok yayında öğrencilerin dersliğe yerleştirilmeleri konusu işlenmiştir. (Başar 1994; Aydın 2000; Özden 2002; Tutkun 2002; Toprakçı 2002; Yağcı 2004; Durukan & Öztürk 2004; Tabancalı 2007). Başarılı bir yerleşim düzeni, sınıf içi etkileşimine, öğretimin amaç ve etkinliklerine uygun olmalı, öğretim materyallerine kolayca erişmeye imkan vermelidir. Öğrenciler derslikte öğretmen tarafından görüldüklerinden emin olmalı ve öğretim sunularını kolayca görebilmelidir.

 

Öğrencilerin derslikte oturma yeri seçimi ile kişisel özellikleri arasındaki ilişkiler üzerine araştırmalar Waller’in (1932) konuya dikkati çektiğinden beri yapılmaktadır. Bir psikoloji sınıfında öğrencilerin derslikte oturduğu yerin seçimi ve kişisel tercihleri arasındaki ilişkiyi araştırmıştır.

 

Aydın (2000), sınıf yerleşim düzeninde iki temel yaklaşım olduğunu belirtmektedir: Bunlardan birincisi öğretmen merkezli, diğeri öğrenci merkezlidir. Bu yaklaşımlara dayalı olarak U tipi, grup çalışma tipi, toplantı masası tipi, daire (yuvarlak) tipi oturma düzenleri de literatürde önemli bir yer tutmaktadır.

 

Öğretmen merkezli ya da geleneksel oturma düzeni başka adlarla da anılmaktadır.

Bunlar; sıralı yerleşim düzeni (Özden, 2002), alışılmış yerleşim biçimi (Tutkun 2002), öğretmen merkezli sınıf düzeni (Aydın 2000), toplantı tipi oturma düzeni (Toprakçı 2002) gibi adlarla adlandırılmaktadır.

 

Bu araştırmanın konusu, geleneksel oturma biçiminde öğrencilerin dersliğe yerleşme düzeni üzerinedir. Öğrenci masalarının yazı tahtası karşısında gruplar halinde dizildiği bu yerleşme biçiminde öğrenciler oturma yerlerini kendileri seçmeleri için serbest bırakıldığında, kimi öğrenciler sınıfın ön kısmına, kimi öğrenciler ortasına, kimi öğrenciler ise hep arka sıralarda otururlar.

 

Öğretmen merkezli yerleşim biçiminde öğrenciler iki ya da üç sütun halinde, birbirinin ensesini görecek şekilde, aynı sırada ikişer kişi olarak arka arkaya otururlar. Öğrencilerin yüzleri yazı tahtasına dönüktür. Derslikteki sıralar böyle dizilince öğrenciler genellikle kendi tercihlerine göre derslikte belli yerlerde otururlar. Bunu arka sıralarda oturup boyu kısa olduğu içi tahtayı göremeyen, uzağı iyi seçemeyen ya da iyi duyamayan öğrencilerin öğretmen tarafından ön sıralara taşınması veya ön sıralarda oturan uzun boylu öğrencilerin öğretmence arka sıralara gönderilmesi takip eder.

 

Öğrenciler sınıfta oturdukları yere göre şanslı ya da şanssız olabilirler. Kimi araştırmacılara göre dersliğin ön ve orta yeri, iletişim ve etkileşim olanakları bakımından şanslı öğrencilerin oturduğu yerlerdir. Duvar kenarında ve arkada oturanların derse katılımı ve ilgisinin düşük olduğu ve arzu edilmeyen davranışları daha fazla gösterdikleri birçok öğretmenin paylaşacağı bir gözlemdir.

 

İletişim, öğretmen-öğrenci ekseninde gerçekleşirken, öğrenci-öğrenci etkileşimi zayıflar. Ön sıralarda oturan öğrenciler arkada oturanlara oranla derse katılım konusunda daha avantajlı konumdadırlar. Genellikle bu tür oturma düzenlerinde ders dışı davranışlar gözlenir. Dikkatin dağılmasına bağlı olarak ortaya çıkan gürültü, ders dinlememe gibi davranış bozuklukları, bir anlamda bu oturma düzenine yönelik doğal tepkiler olarak algılanır.

 

Geleneksel oturma düzeni, öğrenciyi değil, öğretmeni aktif kılar. Bu düzen derslik içi etkileşimi azalttığı için sınıftaki olumsuz etkileşim de azalır. Öğrenciler, öğretmen ve onun sunumuyla ilgilidirler. Böyle bir oturma düzeninde iletişim öğretmen-öğrenci ekseninde gerçekleşirken, öğrenci-öğrenci etkileşimi zayıflar.

 

Öğretmenlerin ne kadarının öğrencilerini geleneksel düzende yerleştirdiklerinin oranı bilinmemektedir. Ancak Türkiye’de bunun çok yüksek bir oranda olduğu söylenebilir. Bunun başta gelen nedeni dersliklerin / sınıfların bazen 50-60 kişi gibi kalabalık oluşu ve öğretmenlerin de bu sistemden çıktıkları için en iyi bildikleri uygulama olmasıdır. Buna müfredatın öğretmen merkezli eğitimi esas alması da eklenebilir.

 

Eğitim öğretim faaliyetlerinde başarı öğretmen ve öğrencilerin birbirini iyi tanımasına bağlıdır. Öğretmen merkezli eğitimde öğrenme sürecinin başlatıcısı ve büyük ölçüde etkileyeni olarak öğretmenlerin öğrencilerini çok iyi tanıması gerekir. Bu bağlamda öğrencilerin derslikte kendi tercihleriyle oturdukları yeri seçmeleriyle bazı kişisel özellikleri arasında ilişki varsa bunu bilmek öğretmenin öğrencilerini tanımalarını ve onların öğrenmelerine yardım etmesini kolaylaştırabilir.

 

Bu yaklaşımımızın kökleri iki farklı akıma dayanıyor. 20. yüzyılın ilk yıllarına değin uzanan ilk yaklaşım, Analitik Psikoloji’nin babası Carl Gustav Jung’un parlak buluşu. Kişilik tipolojisi konusunda belki de en etkili eser olan Jung’un Psikolojik Tipler Teorisi, aralarında bizim teorimizin de bulunduğu pek çok farklı teoriye ilham kaynağı oldu. Jung’un hayati katkılarından biri İçe ve Dışa Dönük kişilik tiplerini geliştirmesi idi. Jung, iç ya da dış dünyamıza yoğunlaşarak her birimizin bu iki kategoriden birinin altına düştüğümüzü teorileştirmişti. Bu kavramlar günümüzde, genelde farklı biçimde ifade ediliyorlar. Dışa Dönük, sosyal hünerlere denk olarak kullanılıyor. Ancak, orijinal Jungçu tanım, kişiliklerimizin enerjilerini nereden almaya eğilimli olduğu konusunu merkezine almıştı. Bu bağlamda, İçe Dönük, utangaçlığı ima etmezken, Dışa Dönük de tam olarak iyi sosyal beceriler anlamına gelmiyor.

 

1920’li yıllarda, Jung’un teorisinden etkilenen Katharine Cook Briggs, daha sonları bugün halen kullanılan ve en popüler kişilik göstergelerinden biri olan Myers-Briggs Type Indicator® (MBTI®) eş yazarlarından biriydi. Kişilik tiplemesi konusunda oldukça hevesli bir öğretmen olan Briggs, Jung’un eserlerinden haberdar olmadan önce kendi tip teorisini geliştirmişti. Kızı Isabel Briggs Myers ile birlikte, her bir bireyin Jungçu tercihlerinin sırasını, açıklamak konusunda ikna edici bir yöntem geliştirmişti. Böylece 4-harfli kısaltmalar da doğmuş oldu. Kişilik özelliklerinin 4 muhtemel çifti vardı:

 

           Amaç – Kapsam

                                                                   

Çalışmamızın amacı, İsviçre 16 PT Kişilik Testini ölçek olarak kullanıp lise öğrencilerinin kişiliklerinin, sınıf içerisinde oturdukları yer arasında bir ilişkinin olup olmadığını araştırmak ve varsa genel bir sonuca ulaşmaktır. İsviçre 16pt Kişilik Testi Carl Jung’un çalışmalarına dayanan, Isabel Myers ve Katharine Briggs tarafından genişletilmiş, bilimsel MBTI kişilik testi’nden türetilmiştir. Onların teorisine göre, kişilik özelliklerini dört farklı boyutta tanımlayabiliriz:

 

Dışa Dönük (E) – İçine Kapanık(I)

Hissetme (S) – Sezgi (N)

Düşünce (T) – Duygu (F)

Yargılayan (J) – Algılayan (P)

 

KİŞİLİK BOYUTLARI

 

İçedönük:

Avantajları:

Dezavantajları;

Dışadönük:

Avantajları:

Dezavantajları:

Sezgi:

Avantajları:

Dezavantajları:

Hissetme:

Avantajları:

Dezavantajları:

Düşünce:

Avantajları:

Dezavantajları:  

Duygu:

Avantajları:

Dezavantajları:  

Algılayan:

Avantajları:

Dezavantajları:

Kararlı:

Avantajları:

Dezavantajları

 

Amaç ve Yöntem

 

8 temel kişilik özelliğinin sınıf içerinde oturduğumuz yer ile bir ilişkisinin olup olmadığının ve tüm bu değerli kaynakların ışığında dört temel başlık tespit edilecek ve önerilerde bulunulacaktır.

 

 

Bu amaç doğrultusunda öğrencilere EK-1 ve EK-2 anketimiz yapılmış ve öğrencilerin bu sorulara katılım durumu incelenmiştir.

 

Verilerin Toplanması

 

EK-1

 slayt1

EK-2

 slayt2

Elde edilen verilerden çeşitli bağlantılar kurularak şu sonuçlara varılmıştır:

 

Öğrencilerin yer seçmelerinin cinsiyet, akademik başarı, derslikte oturduğu yer değişkenlerine göre anlamlı biçimde farklılaşıp farklılaşmadığını belirlemek araştırmanın alt amaçlarıydı.

 

 

 

 

İçe Kapanık (I); bazı insanların diğerleriyle beraberken, konuşurken veya yardım isterken yaşadığı güven yetersizliğidir. Bu insanların çoğunun iyi bir dinleyici olduğu ve konuşmadan önce düşünmelerinin diğer insanlara göre daha olası olduğu görülmektedir. Çalışmamızda duvar ön, duvar arka ve orta arkayı tercih eden öğrencilerdir.

 

Dışa Dönük (E); iletişim kurmada güçlük çekmeyen, bulunduğu ortama kolayca uyum sağlayabilen ve sosyal ilişkileri güçlü kimsedir. Çalışmamızda pencere ön, pencere arka ve orta önü tercih eden öğrencilerdir.

 

Sezgi (N); gelecek odaklı, belirli olmayan şeyleri görebilen, idealist, teorik, hayalperest ve büyük resmi görenlerdir. Çalışmamızda duvar ön, duvar arka, orta arka ve pencere arkayı tercih eden öğrencilerdir.

 

Hissetme (S); şimdi odaklı, belirgin olan şeyleri görebilen, pratik, gerçekçi, realist ve ayrıntılara bakan kimselerdir. Çalışmamızda pencere ön ve orta önü tercih eden öğrencilerdir.

 

Duygu (F); duygularıyla karar veren, tutkulu, başkalarını önemseyen, eleştiriden kolayca etkilenen ve uzlaşma isteyen kişilerdir. Çalışmamızda orta önü tercih eden öğrencilerdir.

 

Düşünce (T); mantığıyla karar veren, objektif, insanların karşısında sağlam, eleştirel, vurdumduymaz ve gerçekleri önemseyen kişilerdir. Çalışmamızda pencere ön, pencere arka, orta arka, duvar ön ve duvar arkayı tercih eden öğrencilerdir.

 

Algılayan (P); kararlarının önü açık, macerayı seven, düzensiz, kendiliğinden gelişen olayları seven, rutinden hoşlanmayan ve esnek kişilerdir. Çalışmamızda pencere ön, pencere arka ve duvar arkayı tercih eden öğrencilerdir.

 

Yargılayan (J); konuların çözülmesini tercih eden, güvende olmayı seven, düzenli, programlı, belirsizlikten hoşlanmayan ve planlı kişilerdir. Çalışmamızda orta ön, orta arka ve duvar önü tercih eden öğrencilerdir.

 

Yaptığımız araştırmanın uygulamalı sonuçlarını görmemiz açısından aşağıdaki uygulanabilir basit ve net çizelgenin öğretmen arkadaşlar tarafından objektif bir şekilde doldurulacağı düşüncesi ile çizelge hazırlandı. Yapacağımız şey öncelikle idareye sonra öğretmenlere bilgi verip sınıf oturma düzenlerini öğrencilerin anket sonucuna göre düzenlemekti. Anketin yapıldığı gün ders bitmeden öğrencilerin karakter özellikleri sınıflarda paylaşılmış ve öğrenciler hangi dörtlü olduklarını biliyorlardı. İdarenin ve öğretmenlerinde konuya olan ilgisiyle birlikte tüm sınıflarda kişilik özelliklerimize göre yer değişikliği gerçekleşti. Geçerlik açısından öğrencilere herhangi bir puanlamaya tabii tutulacakları söylenmedi. Öğretmen açısından temel olarak baktığımız nokta “Sınıf Yönetimi” ve “Derse Katılım” konularıydı. Tabloda da görüldüğü gibi puan cetvelindeki artış gözle görülür derecede arttı. Tek sebebinin yapılan çalışma olmadığını, birçok farklı etkenle birlikte bu artışın olduğunu biliyoruz, fakat uygulamadan hem öğretmenler hem de öğrenciler memnun kaldı.

slayt3

Yalnızca birer ay ara ile yapılan gözlem sonucunda sınıf bütünlüğü içerisinde “Sınıf Yönetimi” ve “Derse Katılım” konularındaki ilerleme net bir şekilde kanıtlanmıştır.

 

Tartışma ve Öneriler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynaklar:

 

 

 

Dipnot: 2015-2016 Eğitimi Öğretim yılında “TÜBİTAK Araştırma Projeleri” kapsamında hazırlanmış olan bu çalışma, Mart 2016’da Psikoloji dalı’nda sergilenmeye hak kazanmıştır.

Denizli Özel PEV Amiroğlu Fen Lisesi Rehber Öğretmen