Menü

Helikopter Aileler

17 Aralık 2016 - Makaleler
Helikopter Aileler

helikopter

Helikopter Aileler

 

Hani biz kendi kararlarını kendi verebilen, ne istediğini bilen çocuklar yetiştirecektik? Düşüncelerimizle uygulamalarımızın uyuşmadığı noktada, olan çocuklara oluyor.

Bir anne ya da bir öğretmen olarak hedefimiz, çocukları bireylerin farklılıklarını gözeterek mutlu, problemlerini çözebilen, kendisine yetebilen, duyarlı kişiler olarak yetişmeleri için gerekli ortamı sağlamak olmalıdır. Özellikle erken çocukluk yılları, bireyin tüm yaşam becerilerinin temellerin atıldığı için çok önemli bir dönemdir. Bu nedenle erken çocukluk yıllarında çocukların bilinçli ve doğru bir şekilde desteklenmesi ve yönlendirilmesi gerekir. Peki bizler bunu ne kadar başarıyoruz?

Çocuk kendini ifade etmeye başladığında, gerek işaret diliyle gerek konuşarak artık isteklerini bize aktarabilir hale gelir. Bir yaşından sonra, yemek istediği şeyleri, oynamak istediği oyuncakları, giymek istediği kıyafetleri hatta kimin kucağına gitmek istediğini rahatça ifade eder. Çocuk, yapmış olduğu seçimlere saygı duyulmasını ister.Fakat bazen bir engele çarpar. Israrla kırmızı eteğinin altına pembe çorap giymek isteyen kız çocuğuna annesi iki rengin birbirine uygun olmayacağını anlatır durur. Sütünü sıcak içmek istemeyen çocuğuna zorla sıcak süt içirir. Üç dört farklı yemeği püre yaparak çocuğuna yedirmeye çalışır. Üstelik kendi bile o karışımı yiyemez. Böylece çocuk, hangi yemeğin nasıl bir tadı olduğunu bilemez.

Çocuklarımızın hata yapabileceklerini önceden kabullenip buna hazırlıklı olmamız gerekir. Sonuçta deneme-yanılma en etkili öğrenme aracıdır. Çocuğun hata yapmasına izin vermez, devamlı koruyup kollar, onun adına sorumluluk alırsak; hatalı davranışın sebep ve sonuçlarını düşünmesine ve bunlardan ders çıkarmasına fırsat vermeyen “helikopter aile(Helicopter Parents) oluruz.

Bu terimin ilk çıkış hikayesi, bir çocuğun “annem başımda helikopter gibi dönüyor” şikayetiyle başlamıştır. İlk defa Foster W. Cline ve Jim Fay tarafından 1990 yılında “Parenting with Love and Logic: Teaching ChildrenResponsibility” kitabında kullanılmış ve batı ülkelerinde öğretmenler ve diğer profesyoneller tarafından kullanımı yaygınlaşmıştır. Bu aileler çocuklarının başından hiçbir zaman ayrılmayan, etrafında pervane olan, sürekli yönerge veren, her şeylerine yetişmeye çalışan, hayatlarına ve kişiliklerine müdahale eden anne babalardır.

Günümüzde “helikopter aileler”, çocuklarının sosyal hayatta ve eğitim sürecinde onları çok yakından takip eden, çocuklarının üstlenmesi gereken sorumlulukları büyük bir hevesle üstlenen, çocuklarını tamamen kendilerinin uzantısı olarak gören, her sorunu onlar adına çözmekten mutlu olan ve daha da ileri giderek “Bizim burnumuz akıyor’ diyebilen ailelerdir.

Çevrenizde illa ki duymuşsunuzdur: “Bizim dişimiz çıkıyor.”gibi örnekleri. Hayatı onlar için kolaylaştırdıklarını düşünseler de aslında farkında olmadan yaptıkları, onları tecrübesiz bırakmaktır. Çocukların bir kısmı ilerleyen yıllarda doğru karar verme yetisini kaybederler. Anne çocuğunun kesinlikle yemesini istediği yemeği pişirir ve önüne koyar, çocuk yemek istemez fakat anne olabildiğince ısrarcıdır. Karşı koymak çocuk için çok zordur, uzun süre dener daha sonra istemeyerek yer. İleride büyük olasılıkla o yemekten nefret edecektir.

Aynı çocuk, hayatıyla ilgili kararlar vereceği yaşlara geldiğinde ise durum farksızdır. Sistem ondan karar vermesini istese de hiç böyle bir deneyimi olmamıştır. Annesi onu keşfederek ve yaşayarak öğrenmesi konusunda hem isteksiz bırakmış hem de o hazzı çocuğa hiç yaşatmamıştır. Anne, çocuğunun yanlış seçimler yapmasından korktuğu ve hayatı onun için kolaylaştırarak mutlu(!) olmasını sağlamaya çalıştığından çocuk hedefi olmayan, kim ne derse yapmaya hazır birey haline gelir. Karşısına biri çıkar: “Ahmet Bey ne tehlikeli biri değil mi?” der o da hiç sorgulamadan Ahmet Bey’den uzak durur. Ayla öğretmen: “Bence sen mühendis olmalısın.” der o da mühendis olmaya karar verir. Sonuç olarak başkalarının uygun gördüğü hayatı yaşar.

Her çocuğun doğuştan getirdiği farklı kişilik özellikleri olsa da yapılan araştırmalar, kalıtımın bir çocuğun mizacına yüzde elli oranında katkı sağladığı yönünde. Bu demek oluyor ki çocukların davranışları ve tepkileri üzerinde etki yaratan diğer yüzde elli dış etkenlerdir. Bu etkenlerin sakin bir havuza taş atmaya benzetildiğini okumuş ve çok etkilenmiştim. Taşın suya ilk çarpması anneyle çocuğun etkileşimi, içten dışa doğru yayılan eş merkezli dalgalar ise aile fertleri, akranları, öğretmenleri, yaşadığı olaylar şeklinde düşünülmüştür. Ne kadar da yerinde bir tespit değil mi? Her biri bir diğeriyle nasıl da bir etkileşim içerisinde.

Bu etkileşimler çocuğa rehberlik etmek ve ona uygun ortamı sağlayabilmek yönünde olduğunda çocuk kendini gerçekleştirebilir. Merak ettiğinde araştırması için ona yol göstermek, sorgulamayı öğretmek, kararlarını kendinin vermesini sağlamak, düştüğünde kendi başına kalkmasına imkan vermek gibi.

Umarım ki aileler yetiştirdikleri çocukların, dünyaya kendi gözleriyle bakmalarını, hayatı kendi kavramlarıyla düzenlemelerini ve tanımlamalarını, yaşadıklarına kendi duyguları ve değer yargılarıyla yaklaşmalarını ve bu dünyanın gerçeklerine ilişkin kendi tekniklerini geliştirmelerini öğretmek yolunda rehber olabilirler.