Menü

HAY-KAY

21 Aralık 2016 - Makaleler
HAY-KAY

Ölüme ne kadar yakın

Unutulmaz çocukluğumun

Ağır çiçekli ıhlamur ağacı.[1]

Yelda Karataş

HAY – KAY

Sıradan bir okul günü. Sınıfa girdim. Çocuklarla birkaç dakikalık hoş sohbetin ardından derse başladık. Tahtanın ortasına büyük harflerle Japonya yazdım. Çocuklarımdan bu sözcüğün onlara neler çağrıştırdığını tahtanın boş yerlerine yazmalarını istedim. Bunu söylememle çocukların elimdeki kalemleri alıp tahtaya koşmaları bir oldu. Üç dört dakika içinde sözcükler sardı Japonya’nın dört bir yanını.

Koşuşturma bitti ve geriye çekildik. Yazılanları şöyle bir gözden geçirdik. Origami, çekik göz, Hiroşima, deprem, düz saç, teknoloji, yabani kiraz, tapınak, ikebana, kimono, sushi ve daha onlarca kelimeyi anılar, ilginç tespitler izledi.

Konuşmalar devam ederken ben tahtaya yöneldim. Bütün bu yazılanların üstüne kırmızı kalemle kocaman haiku yazdım. Gözler anında bana çevrildi. Onlardan hızlı davrandım ve akıllarındaki soruyu onlara ben sordum: “Sizce haiku ne olabilir?” Kısa bir sessizliğin ardından sözcüğün söylenişiyle ilgili espriler, ne olduğuna dair tahminler, felsefik yaklaşımlar derken sınıfta bir fikir çılgınlığı başladı. Bir futbolcu ya da çizgi film karakteri olabilir mi? Bir araba markası? Selamlama şekli? Bunu duyan sınıf, bir aydınlanma yaşadı adeta. “A! Evet, evet. Çok mantıklı.” diyerek haikunun bir selamlama şekli olduğuna karar verdiler.

Peki, gerçekte neydi haiku? Bilgilendirme için hazırladığım kâğıtları sınıfa dağıttım ve çocukların okumaları için bir süre bekledim. Okuma tamamlandı ve başladık haiukuyu konuşmaya. Buna göre haiku, Japonya’ya özgü bir şiir türüydü. Çoğunlukla 5-7-5 hece ölçüsüyle yazılırdı ve temelde doğayı konu edinen bu şiirin en büyük temsilcisi Matsuo Baso’ydu.

İşin teori kısmı tamamdı. Mısralarla eğlenmek için hemen yazmaya koyulduk. Sıraların arasında dolaşmaya başladım. “Ne var ki bunda, iki dakikalık iş.”, “Bebek bile yazar.” cümleleri, vakit ilerledikçe “Öğretmenim, ortadaki hece sayısı sekiz olsa olmaz mı?”, “Bunun yerine ben size bir sayfa kompozisyon yazayım.” lara dönüştü. Sadece doğayı anlatma gerekliliği sınırlamıştı çocukları. Zorlandıklarını söyleyince onları kırmadım ve konuyu özgürleştirdik. Keyifle, kalemlerini tekrar ellerine aldılar. Duygular, heceler en kısa; ama en yoğun haliyle dökülmeye başladı kâğıtlara. Bütün çocuklar serbest haikunun ilk şairi olmak için deniyor, yanılıyor, tekrar deniyordu. Birkaç dakika sonra orta sıradan biri “Yes, be!” diyerek heyecanla yerinden fırladı. Başarmıştı. Belki de haikunun on üç yaşındaki ilk temsilcisi şu an karşımızdaydı. İki, üç, dört derken yazanlar da yazılanlar da çoğalmaya başladı.

Bazen güldük küçücük dizelerde:

Bak, şimdi otur

Gel Emin’in yanına

İçine cin girsin.

 

Bazen esir olduk:

Bir kuş kafeste

Uçtuğunu sanıyor

Özgür ve sessiz.

 

Bazen de âşık olduk esaretten kurtulup:

Ve sen gökyüzü

Ben de yıldızlardım ya

Yakındık işte.

Okudukça yazma isteğimiz de arttı. Kim bilir daha neleri haikulaştırabilirdik? Bunun için sınıfın dışına taşmalı, kendimize duygu ortakları bulmalıydık. En demokratik ve en hızlı olanından bir karar aldık. Bütün yedinci sınıflarda bu uygulamayı yapacak; hatta bir iki hafta içinde bir haiku yarışması düzenleyecektik.

Fikrin sınıflarda uygulanması, yarışma duyurusunun yapılması ve haikuların toplanması o kadar hızlı oldu ki kendimizi, jüri koltuğunda bu ufak tefek şiirleri değerlendirirken bulduk. Yarışmayı duyururken tüm şiirler arasından en güzel üç şiiri seçmekti amacımız; ama okuduklarımız bunu pek mümkün kılmıyor, daha fazlası için bizi zorluyordu.

Dokuz şairimiz sahnedeydi. Duyurudaki kararımızdan vazgeçmiş, her sınıftan ilk üç şiiri ödüllendirmiştik. Çocuk şairler, kendi deyimleriyle haikucular, keyifli alkışlara tebessümle karşılık verdiler ve kendisi küçük; ama anlamı derin dizelerle bizleri baş başa bıraktılar.

 

Çocuklar kadar

Masum mudur gökyüzü?

Taklit mi yapar?

 

……………………………………….

Sevdiğim yapma

Bu yağmurlu günümde

Bir de sen yağma!

……………………………………….

Kapı paspası

“Hoş geldiniz!” yazıyor

Hiç basılmamış.

……………………………………….

Siyahta da var

Beyazda buldukların

Fark etmiyorsun.

 

1] Yelda Karataş, bu şiiriyle 10. Mainichi Haiku Yarışması’nda birincilik ödülü almıştır.