Menü

Patinaj Yapan Çocuklar

15 Aralık 2016 - Makaleler
Patinaj Yapan Çocuklar

Kara kışın bastırmasıyla birlikte televizyonlarda hepimize tanıdık gelen kar manzaralarına ve “kar” temalı haberlere rastlarız. Bu dönemde sertleşen hava koşulları ile yolda kalanlar, kaza yapanlar tek tek konu olmaya başlarlar haber bültenlerine. Karlı, buzlu, çamurlu yollarda patinaj yapan araba görüntüleri de sık sık yansıtılır televizyon ekranlarına. Patinaj yapan, yerinde sayan arabaları görünce benzer konumda olan “çocuklar” gelir akıllara.

Mademki kara kışla ve patinaj yapan arabalarla başladık, benzetmelerle iki konuyu birleştirmek mümkün.

Çocuklar aslında hayatlarının belirli dönemlerinde patinaj yapan araçlarla aynı kaderi paylaşıyorlar. Çocukların gelişimindeki ilerleme de zamanla yavaşlıyor, duruyor ve yerinde sayma başlıyor. Boşa dönen tekerlekler çırpınan çocukların ta kendisi. İlerlemeye çalışan tekerlek nasıl yerinde döndükçe yıpranıyorsa çırpınan çocuklarda da yıpranma devam ediyor.

Belirli bir düzeyden sonra çocuk tıkanıyor. Örneklerle ifade etmek gerekirse yüzmede aldığı mesafe belirli yerde tıkanıyor ve belirli saniyenin altına düşemiyor, deneme sınavlarında belirli netlerde durum sabitleniyor ya da yazılıdan belirli bir notun üstünde alınamıyor vb. Aslında aralarında ufak tefek kaytaranlar olsa da bu çocukların çoğu bir şeyler yapma gayretinde. Yine de netice değişmiyor. Çocuklar durmadan çırpınıyor. Ancak ilerleyemeyen araçlara odaklanan şoförler gibi veli konumundaki ebeveynlerin de gördükleri bir şey var: İlerleme yok.

Bu sefer devreye Türkiye’ye has yöntemler giriyor. Şoförler genellikle patinaj yapan arabanın direksiyonunu başkasına devreder. Şoförün cüssesi de yerindeyse çıkar kaportanın üstüne oturur. Hatta “Ağırlık yapsın, belki tekerlekler döner.” diye  etraftan da destek istenir. Tıpkı asıl sorumluluğu farklı şeyler olan velilerin çaresiz bir şekilde öğrenciye uyguladıkları baskı gibi. Çocuğunda ilerleme göremeyen veliler, bu konumdaki şoförler gibi elini kolunu sıvayıp kendilerince gerekli tedbirleri almaya çalışırlar. Özel dersler, kaynak kitaplar, evde bir masada buluşup ders çalıştırmalar peşi sıra gelir. Bulunan bu yöntemler bile aslında çocuğa ayrı bir yük: karşılığını verme yükü. Bu kadar formül uygulandı ancak yine de manzaranın değişmediği çocuklar yok mu? Cevap net: Var. Çünkü otuz küsur “farklı” çocuğun aynı şeyi, aynı sınıfta, aynı sürede öğrenmesini bekleyemeyiz.car_in_snow

Sıkıntılar bu noktadan itibaren daha da depreşmekte. Velilerin hırsı; çocukların hırsı, gayreti ve potansiyelinden çok önde gittiği durumlarda bu yara giderek kanamakta. “Üç dil biliyorum. Nasıl oluyor da benim çocuğum İngilizceden düşük not aldı? Neden denemeden tam yapmadı?” gibi yakınmalar velilerin bağıra bağıra sustukları, içine attıkları noktalar. Bu konular bazen açıkça konuşulup halledilebilir nitelikte. Bazı velilerde ise bu durum, öğrenciye direkt olmasa bile dolaylı yönden yansıtılmakta. Karşılaştırmalara gidilmekte ve çocuklar her geçen gün yıpratılmakta. Bunun altında hep “Benim çocuğum neden…” yatmakta. Özgür Bolat’a göre veliler bu durumda “sahip oldukları değil sahip olmak istedikleri” çocukları yetiştirmeye yönelik eğilim göstermekteler.

Zamanla bu gerginlik giderek artmakta ve çocukların evdeki anne-çocuk/baba-çocuk ilişkisi sadece veli-öğrenci ilişkisi olarak devam etmekte. Tabii kara kış (eğitim-öğretim yılı) uzun sürdükçe çocuklar da yola çıkmak yani okula gitmek istememekteler. Oysa Türkiye’nin ihtiyacı olan şey; okula gitmek için can atan,  patinaj yapmadan ilerleyen, kendini geliştiren, mutlu çocuklar.

Aslında araçların da öğrencilerin de patinaj yapıp çırpınmalarında birçok sebep var. Bunlardan biri “zamanlama.” Nasıl sabahın erken saatlerinde soğuk/kar/kış bastırınca bu saatte yol almaya çalışan araç daha da zorlanmakta, yanlış dönemde okula başlayan bireylerde de buna benzer bir durum gözlemlenmekte. Türkiye’de 4+4+4 eğitim sistemi ile birlikte küçük yaşta, ayını doldurmayan, çocukların patinaj sesleri geldikleri ortaokul çağında bile hala kulaklarımızda yankılanıyor.

Bu manada araçların/öğrencilerin de patinaj yapıp çırpınmalarındaki ve velilerin de birçok sıkıntı yaşayıp durumu kabullenememelerindeki en büyük etken buzlu zemin. Öğrenci penceresinden düşünecek olursak da “eğitim sistemi.” Yanlış zeminde (eğitim sisteminde) hareket etmeye çalışan tüm çocuklar yerinde saydıkça yıpranmakta. Okullarda çalan alarm; öğrenci, öğretmen ve velilerin kulağını sağır edecek derecede. Şimdilik sadece patinaj yapan araçlara odaklanmış durumdayız. Haberlerde çarpışan otomobilleri, kazaları ve maddi hasarları bol bol görmekteyiz. Hatta bu görüntülerin derlemelerini yapıp sosyal medyada yaymaktayız.

Patinaj yapan çocuklar mı? Beklesinler… Henüz kameralar da yetkililer de gözler de patinaj yapan çocukları görmüyor. Acı bir fren sesinden sonra gelen kazalar misali eğitim sisteminde çok çocuk kaybediyoruz.

Kameraların, yetkililerin ve gözlerin bunları görmesi dileklerimizle…

 

 

Mustafa ŞAHAN

 

Özel PEV Okulları Türkçe Zümre Başkanı